Melamilik, İslâm düşünce tarihinde bir tarikat olmaktan ziyade, ahlaki bir duruş, felsefi bir yaklaşım ve mistik bir yaşam biçimi olarak değerlendirilen bir tasavvufî meşreptir. Kökleri 8. yüzyılda Horasan bölgesine uzanan bu anlayış, şöhret ve dünyevi çıkarları reddederek, Allah’a ulaşma yolunda içsel samimiyeti ve sürekli zikri merkeze almıştır. Melamiler, toplum içinde kimliklerini gizleyerek yaşamış, tasavvufun özünü zahirî şekilcilikten arındırma çabasında olmuşlardır. Bu makalede Melamiliğin tarihsel arka planı, temel ilkeleri, tasavvuf içerisindeki konumu ve Osmanlı dönemi yansımaları ele alınacaktır.
Giriş
Tasavvuf tarihi, farklı dönemlerde ortaya çıkan çok sayıda tarikat ve meşrep ile zengin bir çeşitlilik arz etmektedir. Bu çeşitlilik içerisinde Melamilik, hem eleştirel tavrı hem de gizli yaşanan mistik yapısıyla dikkat çekmektedir. “Melamet” kelimesi Arapça levm (kınamak, yermek) kökünden türemiş olup, bireyin dünyevi şöhret ve övgü arayışını reddetmesini ve toplum nezdinde kınansa dahi ihlası muhafaza etmesini ifade eder.
Melamilik, 8. yüzyılda Horasan bölgesinde ortaya çıkmıştır. Samanîler dönemi ile anılan bu hareket, belli bir kurucu şahsiyete dayanmayan yapısıyla diğer tarikatlardan ayrılır. İslâm’ın zahirî hükümlerine bağlılıkla birlikte, dinin derinliklerine yönelerek “hakiki kulluğu” anlamaya odaklanır.
Osmanlı döneminde Melamilik, özellikle 17. yüzyılda Niyâzî-i Mısrî gibi mutasavvıflar aracılığıyla etkin olmuştur. Kadızadelilerle girdiği tartışmalar, Melamilik düşüncesinin Osmanlı’daki entelektüel ve dini iklimle etkileşimine işaret eder.
Melamilik, klasik tarikat yapılarından farklı olarak şekilci ritüelleri ve örgütsel aidiyeti reddeder. Onların anlayışına göre tasavvuf:
Zahiri emirlerin eksiksiz uygulanması (namaz, oruç vb.)
Bâtınî hakikatlerin keşfi (ledün ilmi, tevhid bilgisi)
Allah’ın sürekli zikri (her an ve her yerde yapılan zikir)
Gizlilik (topluluk içinde görünmez olma, şöhretten uzak durma)
Melamiler, mürşid kavramına önem verirler; ancak mürşidi, olağanüstü güçlere sahip bir figür olarak değil, sadece “yol gösterici” bir öğretmen olarak görürler. Asıl sorumluluk müridde, yani talebededir.
Melamilerin en dikkat çekici özelliklerinden biri, toplum içerisinde kimliklerini gizlemeleridir. Onlara göre sûfî görünümü altında halktan hürmet görmek, içsel samimiyeti zedeler. Bu nedenle tekke, kıyafet veya simgesel işaretler kullanmamışlardır.
Zikir ise Melamiler için sürekli bir ibadettir. Belirli sayı ve formlarla sınırlı olmayıp, “Allah” isminin her an anılması şeklinde yaşanır. Bu yönüyle Melamilik, Kur’an merkezli bir zikir anlayışını temsil eder.
Osmanlı döneminde Melamilik, hem destek hem de muhalefet görmüştür. Kadızadeliler gibi zahirî yorumları öne çıkaran çevrelerle çatışmalar yaşanmıştır. Buna rağmen, Niyâzî-i Mısrî ve Abdülbaki Gölpınarlı gibi isimler aracılığıyla Melamilik, İslâm düşüncesi içinde derin etkiler bırakmıştır.
Melamilik, modern dönemde de özellikle dini hayatın istismarına karşı bir eleştiri zemini olarak önemini korumuştur.
Sonuç
Melamilik, İslâm düşünce tarihinde şekilciliğe karşı özcülüğü, şöhrete karşı gizliliği, törenselliğe karşı içsel samimiyeti savunan bir tasavvufî meşrep olarak değerlendirilmelidir. Günümüzde Melamilik, sadece tarihsel bir oluşum değil, aynı zamanda dinî hayatın içselleştirilmesi ve sahih bir ihlas arayışı açısından önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Gölpınarlı, A. (1992). Melâmîlik ve Melâmîler. İstanbul: İnsan Yayınları.
Trimingham, J. Spencer (1998). The Sufi Orders in Islam. Oxford: Oxford University Press.
Algar, H. (1971). The Path of God’s Bondsmen from Origin to Return. Delmar: Caravan Books.
Knysh, A. (2000). Islamic Mysticism: A Short History. Leiden: Brill.
Hazırlayan: Cavit Yoldaş