24 Ağustos 2025 Pazar
Taylan Auban Yazdı... Seraser Fine Dining Restaurant: Zamanın ve Lezzetin Sessiz Ustası
Papa Leo'nun İznik Ziyareti Neden Önemli?
Dünya'nın Ay'dan Çekilen İlk Fotoğrafı 59 Yaşında
Yavaşlayan Ekonomi: Büyümemek de Bir Seçim Olabilir mi?
Plastik Poşet Değil, Geleceğimiz Parçalanıyor
NASA’nın insansız Lunar Orbiter 1 sondası, 23 Ağustos 1966’da Ay yörüngesinden Dünya’nın ilk görüntüsünü yakaladı.
Planlanmamış Bir Tarihi An
10 Ağustos 1966’da fırlatılan uzay aracı, başlangıçta yalnızca Surveyor ve Apollo görevleri için güvenli iniş alanlarını belirlemek üzere Ay yüzeyinin fotoğraflarını çekmekle görevlendirilmişti. Ancak kontrol ekibinin ani kararı, Dünya’nın uzaydan ilk fotoğrafının ortaya çıkmasını sağladı.
380 Bin Kilometre Uzaklıktan Bir Bakış
Fotoğraf, İstanbul’dan Cape Town’a kadar Dünya’nın yarısını gösteriyor. Doğu bölgeleri geceyle kaplı, su kütleleri ise sular altında gibi görünüyordu. Görüntü, yüzey ayrıntısı sunmasa da hem duygusal hem bilimsel açıdan büyük bir etki yarattı.
Sofistike Kamera ve Soğuk Savaş Sırrı
Lunar Orbiter 1, 68 kilogram ağırlığındaki Eastman Kodak görüntüleme sistemiyle donatılmıştı. Bu sistem, geniş açılı lens, film banyo etme ve tarama özelliklerine sahipti ve daha önce ABD Ulusal Keşif Ofisi tarafından geliştirilen Samos E-1 casus uydusunda kullanılmıştı.
Restore Edilen Tarihî Fotoğraf
Orijinal veriler, çekim çözünürlüğünü tam olarak sunamıyordu. 2008 yılında Lunar Orbiter Image Retrieval Project (LOIRP), fotoğrafı restore ederek gizli kalan ayrıntıları gün yüzüne çıkardı.
Görev Sonu ve Miras
Lunar Orbiter 1, 29 Ekim 1966’da Ay yüzeyine çakılarak görevini sonlandırdı. Operasyon süresince toplam 205 görüntü çekerek gelecekteki görevlerin yolunu açtı ve uzay tarihine unutulmaz bir kare bıraktı.
Antalya’da Çakır, saat 20.00 civarında otomobiliyle sokağa giriş yaptığı sırada Suat S. tarafından tabancayla vuruldu. Ağır yaralanan Çakır, eşinin diğer kardeşi tarafından hastaneye götürüldü.
Doktorlar Kurtaramadı
25, 10 ve 11 yaşında üç erkek çocuk babası olan Çakır, hastanede doktorların tüm müdahalesine rağmen yaşamını yitirdi.
Fail ve Babası Tutuklandı
Olayın ardından kaçan Suat S. ve babası B.S., polis ekipleri tarafından yakalanarak gözaltına alındı. Suat S.’nin ifadesinde, “İkiz kardeşime kötü davranıyordu, sürekli alkol alıyordu” dediği öğrenildi.
Uzun Suç Geçmişiyle Mahkemede
25 suç kaydı bulunan Suat S. ve babası B.S., emniyetteki işlemlerin ardından sevk edildikleri mahkemede tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Roma İmparatorluğu’nun zirveye ulaştığı 1. ve 4. yüzyıllar arasında, imparatorluk topraklarında birçok gizemci din yaygınlık kazanmıştır. Bu dinler arasında Mithraizm, özellikle askerî sınıf ve yönetici elitler arasında etkili bir rol oynamıştır. Mithraizm, yalnızca bir inanç sistemi olarak değil, aynı zamanda Roma toplumunun güç yapılarıyla bütünleşmiş bir sosyal ve kültürel fenomen olarak değerlendirilebilir.
Mithraizm’in kökenleri, Pers mitolojisindeki ışık ve adalet tanrısı Mithra’ya dayanmaktadır. Roma topraklarında ise bu inanç, özellikle 1. yüzyılın sonlarına doğru, Pers kökenli soylular ve Doğu kökenli toplulukların etkisiyle şekillenmiştir. Araştırmacılar, Mithraizm’in Roma’ya yayılmasını, imparatorluğun Doğu ile artan kültürel ve politik ilişkilerinin bir sonucu olarak değerlendirmektedir (mithraeum.eu).
Mithraizm, Roma ordusunda önemli bir popülarite kazanmıştır. Dinî ritüeller, disiplin, sadakat ve cesaret gibi askerî erdemlerle örtüşmekteydi. Roma lejyonlarında görev yapan askerler, bu öğretileri benimseyerek hem kişisel erdemlerini hem de toplumsal bağlılıklarını güçlendirmişlerdir. Din, ordunun değerleriyle güçlü bir uyum sergilediği için askerî sınıf arasında hızla yayılmıştır (encyclopedia.com).
Mithraizm, yalnızca askerî sınıflarla sınırlı kalmamış; aynı zamanda Roma yönetici elitleri arasında da kabul görmüştür. İmparatorlar ve yüksek rütbeli yöneticiler, bu dini benimseyerek, Mithraizm’in imparatorluk içindeki etkisini artırmıştır. Bu durum, Mithraizm’in Roma toplumunun farklı kesimleri tarafından saygı gören ve kabul edilen bir inanç sistemi hâline gelmesine katkı sağlamıştır.
Mithraizm, gizli ayinler ve semboller ile öne çıkar. Mithraist tapınaklar (mithraeum), genellikle yer altına inşa edilmiş ve ritüellere sadece inisiyeler katılabilmiştir. Bu yapılar, Mithraizm’in “gizem dini” olarak adlandırılmasının temel nedenini oluşturur.
Ritüellerde boğa kurbanı (taurobolium) gibi dramatik ve sembolik öğeler de yer alır; bu da dinin mistik ve ritüel yönünü pekiştirmektedir (Medium).
Mithraizm, Roma İmparatorluğu’nda toplumsal ve kültürel bir fenomen olarak işlev görmüştür. Askerî sınıf ve yönetici elitlerin dini benimsemesi, Mithraizm’in imparatorluk içindeki gücünü artırmıştır. Ancak, 4. yüzyılda Hristiyanlığın resmi devlet dini olarak kabul edilmesiyle birlikte, Mithraizm’in etkisi azalmaya başlamıştır.
Mithraizm, Roma İmparatorluğu’nda askerî ve yönetici sınıflar arasında güçlü bir etki alanı oluşturmuş; gizli ritüelleri ve mistik öğretileri ile dönemin en etkili dini inanç sistemlerinden biri olarak öne çıkmıştır. Hristiyanlığın yükselişi ile birlikte etkisi gerilemiş olsa da, Mithraizm’in Roma’daki rolü, toplumsal ve kültürel yapıyı anlamada önemli bir tarihsel anahtar olarak değerlendirilmektedir.
Mithraistlerin gizli ayinlerini gerçekleştirdikleri mekânlar, Roma İmparatorluğu’ndaki dini uygulamaların en ilginç yönlerinden biridir. Bu ritüeller, genellikle yeraltı tapınaklarında (mithraeum) ve doğal mağaralarda yapılırdı. Ayinlerin en belirgin teması, boğa kurbanı (tauroctony) sahnesidir. Bu sahnede, Mithras’ın boğayı öldürmesi betimlenir ve bu görüntü, mithraeumların merkezinde yer alır. Ritüellerde ayrıca ateş, yemekler ve zemin temizliği gibi unsurlar da bulunurdu.
Aşağıda, Mithraizm’in ayinlerini ve tapınaklarını gösteren bazı görselleri bulabilirsiniz:
Mithraizm’in Boğa Kurbanı Sahnesi
Bu relief, Mithras’ın boğayı öldürme anını tasvir eder ve mithraeumların tipik bir özelliğidir.
Dura-Europos Mithraeum’u
Suriye’de bulunan bu mithraeum, iyi korunmuş ve belgelenmiş bir Mithraizm tapınağıdır.
Fiano Romano Mithrası
Roma yakınlarındaki bu tapınak, Mithras’ın boğa kurbanı sahnesini içeren zengin sembolizmiyle dikkat çeker.
1987 yılında dalgıç Kihachiro Aratake tarafından keşfedilen bu yapı, bazı araştırmacılara göre 8.000 yıl öncesine ait insan yapımı bir şehir kalıntısı olabilir.
Harabeler, devasa taş bloklar, basamaklı yapılar ve platformlardan oluşuyor. Taşların geometrik düzeni ve bazı basamakların birbirine çok düzgün bir şekilde uyum sağlaması, yapıların doğal oluşum değil, bilinçli olarak inşa edildiği fikrini güçlendiriyor. Ancak bazı jeologlar, bu şekillerin doğal jeolojik hareketler sonucu oluştuğunu savunuyor.
Yonaguni Harabeleri’nin en dikkat çekici bölümlerinden biri, “T” şeklinde taş yapılar ve masif dikdörtgen platformlardır. Bu yapıların, eski bir uygarlığın tapınakları, yolları veya sosyal alanları olabileceği öne sürülüyor. Yapının derinliği ve deniz akıntıları, araştırmaları oldukça zorlaştırıyor.
Harabeler, hem arkeologların hem de dalış tutkunlarının ilgisini çekiyor. Eğer yapı gerçekten insan yapımıysa, bu durum tarih öncesi Japonya’daki uygarlıklar hakkında bildiklerimizi tamamen değiştirebilir. Yonaguni, gizemi ve tartışmalı doğasıyla bilim dünyasının en ilgi çekici su altı sırlarından biri olmaya devam ediyor.
Peru’nun And Dağları’nda, deniz seviyesinden yaklaşık 2.400 metre yükseklikte yer alan Machu Picchu, dünyanın en ünlü arkeolojik alanlarından biridir. 15. yüzyılda İnka İmparatoru Pachacuti tarafından yaptırıldığı düşünülen bu antik şehir, yüzyıllar boyunca dış dünyadan saklı kalmış ve 1911’de Hiram Bingham tarafından keşfedilmiştir.
Machu Picchu’nun taş işçiliği, tarım terasları ve su kanalları, İnka mühendisliğinin ulaştığı ileri seviyeyi gösterir. Yapılar öylesine ustalıkla inşa edilmiştir ki, deprem bölgesinde bulunmasına rağmen taş bloklar arasında harç kullanılmamış ve mükemmel bir uyum sağlanmıştır.
Burasının tam olarak hangi amaçla yapıldığı hâlâ tartışmalıdır. Bazı araştırmacılar imparatorluk inziva merkezi olduğunu, bazıları ise dini ve astronomik gözlemler için kullanıldığını öne sürmektedir.
Bugün UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Machu Picchu, her yıl milyonlarca ziyaretçiyi Güney Amerika’nın en yüksek noktalarından birine çekiyor.