5 Temmuz sabahı, Türkiye siyasi tarihinde sıkça rastladığımız türden bir günle daha uyandık. Adana, Antalya ve Adıyaman… Üç farklı şehir, üç CHP’li belediye başkanı ve aynı anda gelen gözaltı haberleri. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere sabah saatlerinde yürütülen eşzamanlı operasyonlarla gözaltına alındı. Kamuoyuna “rüşvet”, “yolsuzluk” ve “suç örgütü bağlantısı” gibi kelimelerle servis edilen bu gelişme, kuşkusuz sadece bir adli vaka değil. Aslında yaşanan şey, siyasi bir stratejinin en net ifadelerinden biri.
Peki bu operasyonun amacı ne? Kime ne mesaj veriliyor? Ve daha da önemlisi, bu yolun sonu nereye varır?
Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP, tarihinin en yüksek başarı oranlarından birini elde etti. Muhalefet, özellikle büyükşehirlerde yeniden güç kazandı. Seçimlerin hemen ardından gelen bu operasyonlar, bir adli refleks olmaktan çok, bir siyasal refleksi işaret ediyor. Çünkü bu soruşturmalar sadece suçla değil, siyasetin kendisiyle ilgili.
CHP’li belediyeler uzun süredir iktidar tarafından “hizmet üretmeyen”, “şeffaf olmayan” yapılar olarak hedef gösteriliyordu. Bu operasyon, tam da bu imajın ete kemiğe bürünmüş hali gibi servis edildi.
En dikkat çeken detaylardan biri de operasyonun medya eşgüdümüyle gerçekleştirilmiş olması. Gözaltılar sabah saatlerinde yapılmış olmasına rağmen, aynı gün içinde onlarca ulusal mecrada “ihale usulsüzlüğü”, “akraba atamaları”, “para transferleri” gibi detaylar içeren haberler hazır bir şekilde servis edildi.
Bu durum, operasyonun sadece adli değil, psikolojik ve algısal bir hazırlıkla da yürütüldüğünü gösteriyor.
Kamuoyunun önüne suçtan çok, algı çıktı.
Ortada siyasi bir strateji var. Üç ayaklı bir yapıdan söz edebiliriz:
İtibar Aşındırması: CHP’nin seçim zaferinden sonra yükselen güven algısı, yolsuzluk iddialarıyla törpülenmeye çalışılıyor.
Siyasi Gözdağı: Operasyon, sadece hedefteki isimlere değil, CHP içindeki diğer aktörlere de bir mesaj taşıyor: “Siz de sırada olabilirsiniz.”
2028’e Giden Zemin: İktidar, bu operasyonları gelecek seçim sürecinde “hesaplaşma” başlığı altında siyasi kampanyalara malzeme yapmayı hedefliyor olabilir.
Bu tür stratejiler kısa vadede kamuoyunu etkileyebilir, ancak uzun vadede mağduriyet ve adaletsizlik algısı doğurabilir. Eğer hukuk süreci tarafsız ve şeffaf işlemezse, bu durum sadece CHP’ye değil, genel anlamda devlete duyulan güvene zarar verebilir.