Ekonomi denince aklımıza çoğu zaman televizyon ekranlarında dönen borsa grafiklerinin karmaşık hareketleri, Merkez Bankası’nın faiz kararları ya da dolardaki ani sıçramalar gelir. Oysa ekonomi, sabah uyandığınızda kombiyi açıp açmamak arasında verdiğiniz küçük ama etkili bir karardır. Kahvaltı sofrasına zeytin mi koyacağınızı, peynir mi tercih edeceğinizi belirleyen basit ama hayatın tam ortasındaki tercihlerdir. Çocuğunuza bu yaz yüzme kursu mu yazdıracağınızı, yoksa o bütçeyi okul ihtiyaçları için mi ayıracağınızı sorguladığınız anda ekonomiyle yüz yüze gelmişsinizdir.
Kısacası ekonomi, gündelik yaşamın ta kendisidir.
Bu yüzden bu köşede büyük laflardan çok küçük gerçekleri konuşacağız. Büyük şirketlerden değil, mahalle bakkalından, süslü grafiklerden değil, pazarda elinde hesap makinesiyle dolaşan annelerden söz edeceğiz. Ekonomi yukarıdan dayatılan bir şey değil, aşağıdan büyüyen bir bilinçtir. Her bireyin cebinden geçen parayla, attığı her adımla şekillenir.
Geçtiğimiz ay Burdur’un Bucak ilçesinden bir mektup aldım. Gönderen, iki çocuk annesi Ayşe Hanım. Yazdığı şu cümle hâlâ aklımda: “Sadece salça yapıyordum. Komşularım beğenince fazladan yapıp satmaya başladım. Şimdi Ankara’ya, İstanbul’a düzenli salça gönderiyorum.”
Ayşe Hanım’ın hikâyesi aslında çok tanıdık. Evde yaptığı bir ürünü komşusuna satarak başlamış. Sonra Instagram’da bir sayfa açmış. Şimdi salçanın yanına kurutulmuş sebze, erişte ve hatta tarhana da eklemiş. Ürünlerini evinde kurduğu küçük bir düzenekte hazırlıyor. Kargo anlaşmaları yapmış, barkod yazıcısı almış, etiket bastırmış. Hepsiyle kendi ilgileniyor.
Bu küçük hikâye, aslında çok büyük bir şeyi işaret ediyor: Yerel üretimle ekonomi yapılabilir. İllaki fabrika kurmak, büyük yatırımlar almak gerekmiyor. İyi bir fikir, doğru bir iletişim ve az biraz dijital beceriyle işler büyüyebiliyor.
Bu hafta TÜİK, hanehalkı tüketim harcamaları istatistiklerini yayımladı. Rakamlar gösteriyor ki bir ailenin harcamalarının büyük kısmını hâlâ gıda ve konut oluşturuyor. Geri kalan ise ulaştırma, sağlık ve eğitim gibi alanlara dağılıyor.
Bu ne demek?
Bu şu demek: Ay sonunu getirmeye çalışan bir aile için en kritik başlık hâlâ mutfak masrafları ve fatura kalemleri. Tasarruf yapmak isteyenler ilk olarak bu alanlarda çözüm arıyor. İşte bu noktada da küçük üretici devreye giriyor. Çünkü yerel üreticiden alınan her ürün, hem daha uygun fiyatlı olabiliyor hem de zincir market sistemine kıyasla doğrudan üreticinin emeğine katkı sağlıyor.
Ekonomi bir tercih meselesidir. Her alışverişte, her ödeme kararında aslında bir yön belirleriz. Mahalledeki manava mı gidiyoruz, yoksa zincir süpermarketin indirimli raflarını mı tercih ediyoruz? Ürünü üreticiden mi alıyoruz, yoksa büyük bir dağıtım zinciri üzerinden mi?
Her lira bir oy gibidir.
Ve bu oylar birikir. Zamanla mahalledeki üretici güçlenir ya da kaybolur. Bir köyde girişimcilik ruhu yeşerir ya da solup gider. Bu yüzden “ne aldığınız kadar, kimden aldığınız da ekonomiktir.”
Eskiden girişim denince, fabrikalar, bayilik zincirleri, ya da ithalat-ihracat gibi dev adımlar akla gelirdi. Bugün ise sosyal medyada açılan bir hesap, bir telefonla çekilen ürün fotoğrafları ve online siparişle başlayan süreçler var.
Evde yapılan sabunlar, reçeller, örgüler ya da aksesuarlar artık sadece hobi değil, bir geçim kaynağı. Gençler, kadınlar, emekliler… Herkesin küçükten başlayarak üretim zincirine katılma şansı var.
Devletin ve yerel yönetimlerin bu üretimi desteklemesi önemli. Ama en az onun kadar değerli olan, bireylerin kendi hikâyesini sahiplenmesi.
Benim önerim şu: Bir ürün fikriniz varsa, önce çevrenize sunun. Tepkileri gözlemleyin. Sonra ürünü nasıl paketleyebilirsiniz, nasıl daha iyi anlatabilirsiniz, bunu düşünün. Sosyal medyada sadece ürün değil, hikâye de satılıyor. İnsanlar artık emeği görmek istiyor, tanımak istiyor, desteklemek istiyor.
Bu köşe, üretmek isteyen ama nereden başlayacağını bilmeyenler için. Bütçesini dengelemek isteyen anneler, iş fikri arayan gençler, kendi emeğiyle geçinmek isteyen herkes için.
Her hafta buradan sizlere yerel girişimleri, halkın içinden çıkan çözümleri, ve “küçük ama etkili” ekonomik hikâyeleri anlatacağım.
Ekonomi yukarıdan değil, aşağıdan şekillenir. Ayşe Hanım’ın salçası bir dünya markası olmayabilir. Ama onunla kazandığı güven, çevresine verdiği cesaret, evine sağladığı katkı bu ülkenin en güçlü ekonomik motorudur.
O yüzden ekran başında faiz oranına bakmadan önce, sofradaki ekmeğe, komşunun yaptığı reçele ve mahalledeki üreticiye bakın. Çünkü ekonomi önce bizim mahallede başlar.
İstanbul escort bayanlar İzmir escort bayanlar Adana escort bayanlar Bursa escort bayanlar Antalya escort bayanlar Kocaeli escort bayanlar Mersin escort bayanlar Bakırköy escort bayanlar Şişli escort bayanlar Mecidiyeköy escort bayanlar Taksim escort bayanlar Beşiktaş escort bayanlar Halkalı escort bayanlar Şirinevler escort bayanlar Beylikdüzü escort bayanlar Bahçeşehir escort bayanlar Avcılar escort bayanlar Avrupa yakası escort bayanlar Ataşehir escort bayanlar Kadıköy escort bayanlar Ümraniye escort bayanlar Maltepe escort bayanlar Kartal escort bayanlar Pendik escort bayanlar Tuzla escort bayanlar Anadolu yakası escort bayanlar