İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen yolsuzluk soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve tutuklanan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın savcılık ifadesi kamuoyuyla paylaşıldı. Karalar, hakkındaki suçlamaların gerçeği yansıtmadığını savundu ve operasyonun siyasi amaçlı olduğunu öne sürdü.
Karalar, ifadesinde belediyenin müteahhidi olduğu belirtilen Baki Nugay ile aralarındaki ilişkiye değinerek şu sözleri kaydetti:
“Baki Nugay’ı belediyenin müteahhidi olması nedeniyle tanırım. Tanışmak için makamıma gelmişti. Bu görüşmede iddia ettiği gibi hak edişler karşılığında para talep edildiği yönünde bir konuşma geçmemiştir. Bu tamamen iftiradır. Firma, önceki belediye döneminde ihale almıştı. Ben göreve geldikten sonra da mevcut işler yürütülmeye devam etti.”
Karalar, iddialarda geçen tarihlere dikkat çekerek, şunları dile getirdi:
“Baki Nugay, 2016 yılında şirketten ortaklıktan ayrıldığını beyan etmiş, ancak 2019 yılında para verdiğini iddia etmektedir. Bu çelişki dahi iftiranın niteliğini açıkça göstermektedir. Ortaklıktan ayrılan birinin, devam eden iş kapsamında para vermesi hayatın olağan akışına uygun değildir.”
Belediye taşımacılık ihalelerine ilişkin iddialara da değinen Karalar, 2014 sonunda yapılan ihalenin rekabet şartlarının sağlanamaması nedeniyle iptal edildiğini, sonrasında Kamu İhale Kurulu tarafından onaylanan ihalelerle çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etti. Karalar, “İhale öncesinde herhangi bir firma ile anlaşma söz konusu değildir” dedi.
İfade sürecinde cezaevi koşullarına da dikkat çeken Karalar, şöyle konuştu:
“Yaklaşık 12 yıldır belediye başkanlığı görevindeyim. Çağrıldığımda gelebilecek biriyim. Buna rağmen 4 gün boyunca sağlıksız koşullarda gözaltında tutulmam hukuka ve vicdana uygun değildir. Bu operasyonun siyasi bir operasyon olduğunu düşünüyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum.”
Zeydan Karalar ile birlikte çok sayıda belediye yetkilisinin gözaltına alınması, başta Adana olmak üzere birçok kentte kamuoyunun tepkisine neden oldu. Belediye önünde toplanan yurttaşlar ve çeşitli sivil toplum temsilcileri, süreci “demokratik iradeye müdahale” olarak niteledi.