02 Temmuz 2025 Çarşamba
Taylan Auban Yazdı... Seraser Fine Dining Restaurant: Zamanın ve Lezzetin Sessiz Ustası
Alevlerin Gölgesinde Kalan Gerçek: Türkiye’nin Görünmeyen Krizi
Sahilde Başıboş At Paniği: Otomobil Çarptı, 3 Kişi Yaralandı
Yavaşlayan Ekonomi: Büyümemek de Bir Seçim Olabilir mi?
Plastik Poşet Değil, Geleceğimiz Parçalanıyor
2 Temmuz 1993’te Sivas’ta gerçekleşen katliam, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık ve tartışmalı olaylarından biridir. Madımak Oteli’nde gerçekleştirilen bu saldırı, Alevi toplumu başta olmak üzere toplumsal hafızada derin izler bırakmış; devlet-toplum ilişkileri, din ve mezhep temelli ayrışmalar, ifade özgürlüğü ve insan hakları alanlarında geniş yankılar uyandırmıştır. Bu araştırmada, Sivas Katliamı’nın tarihsel kökenleri ve sosyolojik boyutları incelenerek, günümüz Türkiye’sine etkileri ele alınacaktır.
Sivas Katliamı, Türkiye’nin yakın tarihindeki dinî, kültürel ve politik gerilimlerin bir sonucudur. 1980’ler ve 1990’larda yükselen kimlik politikaları, Alevi-Sünni ayrışmasını keskinleştirmiştir. Aleviler, tarih boyunca Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde kimi zaman ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalmış, devlet politikaları ile toplumsal yapının çoğunluğunun mezhebi kimliği arasındaki uyumsuzluk nedeniyle hak taleplerinde bulunmuştur.
Madımak Oteli’nde toplanan Alevi aydınlar, sanatçılar ve yazarlar, Pir Sultan Abdal kültürünü kutlamak üzere bir araya gelmiş, ancak dışarıdaki radikal unsurların organize ettiği saldırı sonucu 33 kişi yaşamını yitirmiştir. Katliam, devletin olay karşısındaki ihmali ve sonrası yürütülen hukuki süreçlerdeki yetersizlikler sebebiyle hafızalarda “faili meçhul” ve “cezasızlık” algısıyla yer etmiştir.
Sivas Katliamı, Türkiye’deki toplumsal kimlik siyaseti ve mezhepsel kutuplaşmanın en trajik örneklerinden biridir. Alevi kimliğinin görünürleşme çabaları ile çoğunluk Sünni toplumun tepkisi arasındaki çatışma, derin tarihsel ve sosyolojik köklere dayanmaktadır. Katliam, bu kimlikler arası gerilimi görünür kılmış ve mağdur kimliklerin devlete olan güvenini zedelemiştir.
Katliam sonrasında devletin tutumu ve hukuki süreçlerde yaşanan aksaklıklar, toplumdaki adalet beklentisini karşılamamış; bu da devlet ile azınlık gruplar arasında uzun süreli güvensizlik oluşturmuştur. Bu durum, sosyolojik olarak Türkiye’de toplumsal barış ve çoğulculuk perspektifinin gelişmesini engelleyen bir bariyer olmuştur.
Olayın ardından medya kuruluşlarının bazı kesimleri provoke eden yayınları, halk arasında gerilimi artırmış; medyanın sorumluluğu ve tarafsızlığı Türkiye’de kamuoyu tartışmalarının odağı haline gelmiştir.
Sivas Katliamı, Alevi toplumu için kolektif travma ve direniş sembolü haline gelmiş, her yıl anma törenleri ile hatırlanmaktadır. Bu hafıza, Türkiye’de toplumsal barışın ve eşit yurttaşlık haklarının sağlanması yönünde önemli bir çağrı olarak devam etmektedir.
Günümüzde Sivas Katliamı’nın yankıları, özellikle Alevi kimliği ve hak taleplerinin kamu gündeminde yer almasına neden olmaktadır. Katliam, Türkiye’de kimlik temelli ayrışmaların azaltılması ve çoğulcu toplum yapısının güçlendirilmesi ihtiyacını vurgulamaktadır.
Katliamın ardından geçen uzun yıllar içerisinde yapılan yargılamalar ve devletin tavrı, insan hakları alanında Türkiye’nin uluslararası itibarını etkilemiş; aynı zamanda devlet politikalarında reform taleplerini tetiklemiştir. Ancak hukuki süreçlerin tam anlamıyla tatmin edici olmaması, hukukun üstünlüğü ve adalet kavramlarının toplumsal kabulünü zorlaştırmıştır.
Sivas Katliamı’nın ardından sivil toplum kuruluşları, insan hakları örgütleri ve bazı politik aktörler arasında toplumsal barış, hoşgörü ve mezhep farklılıklarının diyalog yoluyla çözülmesi yönünde artan bir çaba gözlemlenmektedir. Bu, Türkiye’de demokratikleşme ve insan hakları gelişimi için kritik bir alan olarak değerlendirilmektedir.
Sivas Katliamı, tarihsel süreçte dinî ve mezhepsel ayrışmaların en acı örneklerinden biri olarak, Türkiye’nin sosyal dokusunda derin etkiler bırakmıştır. Hem devlet-toplum ilişkilerinde hem de toplumsal kimliklerin inşasında dönüm noktası olmuştur. Günümüzde hala hafızalarda canlı kalan bu olay, Türkiye’de demokratikleşme, eşitlik ve toplumsal barış mücadelesinin önemli bir referans noktasıdır. Bu nedenle, Sivas Katliamı’nın tarihsel ve sosyolojik boyutlarının doğru anlaşılması, geleceğe yönelik sağlıklı toplum inşası için gereklidir.